GÜNEŞLİ BİR ALİAĞA GÜNÜNDE DENİZİ SEYRETMEK
MURAD KARABULUT

MURAD KARABULUT

GÜNEŞLİ BİR ALİAĞA GÜNÜNDE DENİZİ SEYRETMEK

12 Temmuz 2014 - 19:46 - Güncelleme: 02 Ağustos 2014 - 01:19

Güneşli bir Aliağa gününde denizi seyretmek
                                          Az oksijenli, bol riyakâr, biraz mavi
              Ankara gibi gri kaldırımlı şehirlere dayanabilmek için herkesin cebine koyması gereken bir tutam manzaradır.

Kafamda bu dizelerle balkon taşlarına çıplak ayak basıyorum. Belki, diyorum. İsmail Abi’nin gemisi bir gün Aliağa’ya gelir, biz de en güzel kıyafetlerimizle sahilde el sallayarak onu bekleriz. Tam bu sırada içeriden annem sesleniyor: “Oğlum! Çıplak ayakla balkona çıkma diye kaç defa söyleyeceğim.” Annemin sert sesi beni kendime getiriyor. Gözlerimi kapatıp bir daha açıyorum. Karşımda Bilal’in gemicikleri, burnumda gaz kokusu, kafamda yeni bir soru;

Bir yere daha ne kadar fabrika yapılabilir?

Masanın üzerinde duran dizüstü bilgisayarımı açıyorum. Günlük haber akışını, makaleleri, inceleme dosyalarını okuyor ve Ekmeleddin ismini unutmayayım diye onunla ilgili haberlere göz atıyorum. Tabi ki bir yandan da gözüm Twitter’da. Çünkü doğru haber alabileceğimiz ve kendimizi rahatça ifade edebileceğimiz (başbakanın açtığı davaları ve Melih Gökçek’in hakaretlerini saymazsak) nadir yerlerden birisi. Twitter’a giriş yapar yapmaz önüme bir sürü durum güncellemesi çıkıyor ve sonra günü fark ediyorum: 2 Temmuz 2014. Bundan tam yirmi bir yıl önce(2 Temmuz 1993) Sivas’ta insanlar neandertallerin saldırısı ile diri diri yakılmış ve Aziz Nesin gibi aydınlarımız son anda kurtulmuştur. Tamam, diyorum. Bugün Twitter Sosyalist Halk Cumhuriyeti'nin örgütlü gençleri arkadaşlarını aydınlatmak için Sivas’taki gibi kütlesel hareketleri çok ağır(!) bir şekilde kınayacak ve tepki gösterecekler. Hepsi birbirinden farklı, aynı konu başlığı altında (#UnutMADIMAKlımda) binlerce tweet atıyorlar.(Cıvıldaşıyorlar.) Bu arkadaşlarımız içerisinde Mülkiye’den Ankara Hukuk’a, Şifa’dan Dokuz Eylül’e, Gediz’den Yeditepe’ye, ODTÜ’den İstanbul Hukuk’a kadar misyonları ve eğitim düzeyleri farklı her üniversiteden öğrenciler var. Bu öğrencilerin çoğu kendisini sosyalist, demokrat, liberal veya neo liberal olarak tanımlıyor. Tanımlamayan arkadaşlarımızın da davranış ve düşünüş şekilleri o yönde. (Andrew Heywood-Siyasi İdeolojiler(Sayfa 1) :“Tüm insanlar siyasi düşünürdür. Anlamını bilsinler ya da bilmesinler…”  )

Keşke, diyorum; Twitter Sosyalist Halk Cumhuriyeti'nin insanları Aliağa’da olsa da termik santral yapımına birlikte karşı çıksak.

                İlk önce Twitter’a bakıyorum.
              Sonra Aliağa’ya.

                Tekrar Twitter’a bakıyorum
               Sonra tekrar Aliağa’ya.

                Bu arkadaşlar anlatsa ya ben nerede yaşıyorum?

                Türkiye Cumhuriyet’inde 1960 yılında sanayi bölgesi ilan edilen, %700’ün üzerinde nüfus artışı olan ve ÇED raporlarının artık utanılarak çıkarıldığı Aliağa mı?
                Yoksa bu ülkenin aydınlanması için çalışan insanların dövüldüğü, yakıldığı, öldürüldüğü günleri klavyeyi dövecek kadar büyük bir hırsla(!) yazan ve yazdıklarının önemini aldıkları retweetlerle (paylaşımlarla) kıyaslayan aydınların vicdanları rahat bir şekilde yaşadığı Twitter Sosyalist Halk Cumhuriyet’inde mi?

                Her şey yaşamaya inanmakla başlar.
                Yaşam hakkını elinden alanlara karşı susuyorsan hiçbir şeye inanmıyorsundur.

Bu yazı 3853 defa okunmuştur .

Son Yazılar